“Tabi o zamanlar kız liseleri de askeriyenin kadın versiyonuydu. Sıkı disiplin olacak diye koydukları saçma sapan kurallarla canımıza okurlardı, sizdeki rahatlık bizde nerede…”
Kahveyi karıştırdığı kaşığı silip, bu kez hafızasını karıştırmaya başladı teyzem. Fincanları çıkartıp altlıkların üzerine özenle yerleştirdi.
“Lise ikideyim o zaman, en kaynadığımız zamanlar. Bir akrabamızın nişanı var, nasıl hevesliyim ama göreceksin. Önceki akşam giyip giyip çıkarmışım elbisemi, sabahı zor etmişim. Okul çıkışı annem elbisemle geldi, geç kalmamak için okuldan gideceğiz nişana. Okuldan da üniforma dışında bir kıyafetle çıkmak yasak. Ben gene de anneme güvendim giydim elbisemi, yürüdük kapıya. Ama bekçi bir türlü çıkartmıyor, üniformasız olmaz diyor başka bir şey demiyor adam.”
“Eee, siz ne yaptınız peki?” diye sordum.
Gülerek ocağın altını kapattı teyzem. Fincanları kahveyle doldurup masaya koydu, yanıma oturdu. Devam etti anlatmaya.
“Dedim sen misin beni engelleyen, döndüm gerisingeri, giydim jilemi elbisemin üzerine. Çıktım kapıdan öyle, bir adım attım, etrafta insan var,kalabalıktır, pencereden bakıyorlardır dinlemeden başladım soyunmaya.”
Bir süre gülüştük.
“Valla mükemmelsin teyze.” dedim. “Sonra bir şey oldu mu?”
Birden ciddileşti suratı.
“Nolacak, disipline verdiler beni orospu çocukları.”
Sessizlik içinde içtik kahvelerimizi.